Kategoriler
Üniversite Şehir

“HERKESİN ANADOLU ÜNİVERSİTESİ’NİN MALINDA, PARASINDA GÖZÜ VAR!”

Bu yazı ilk kez 

cumhuriyet_tarihi_muzesiEskişehir’in en güzel yapıları arasında yer alır. Caddenin diğer köşesinde bulunan Atatürk Lisesiyle hoş bir uyum içindedir. Şehrimizin ilk modern okullarındandır. Mimar Kemalettin eseridir.  Mimar Kemalettin ismi tek başına yapıya heyecanla bakmamız için yeterlidir. (Kendisini merak edenler ceplerindeki 20 liralık banknotlara göz atabilirler)  Bu yüzden Turan Numune Mektebi hem eğitim hem de mimarlık tarihimiz açısından çok önemlidir.

Herkesin gözünün olduğu Anadolu Üniversitesi’ne ait yapıların başında gelir. Kimisi burasını Odunpazarı Belediyesi’ne layık görür, kimisi Kaymakamlığa, kimisi de Valiliğe. Kültür Bakanlığı da bu güzel kızı kaçırmak için uğraşıyor. Onları anlayabiliyorum. Güzelin talibi çok olur. Güzele sahip çıkmazsan elinden uçar gider. Güzellikten anlayan öngörü sahibi insanların zamanında Üniversitemize kazandırdığı bu anıtsal yapı, yıllardır işlevsiz bir şekilde şehrin merkezinde en vakur haliyle hayatla buluşmayı bekliyor. Üstelik yanı başında capcanlı, cıvıl cıvıl bir hayat akıp giderken. Yapının diğer kamu kuruluşlarının iştahını kabartması bu yüzden.

Biz ne yapıyoruz? Bir A4 kağıdına “bu binada tadilat vardır” yazıp kapısına asıyoruz. Dört yıldır bitmeyen bir tadilat! Böylece insanları kandıracağımızı sanıyoruz. Herkesin kafasındaki bu güzel bina niye değerlendirilmiyor sorusunu geçiştiriyoruz aklımızca. Halbuki, yapılması gereken hala taş gibi olan bu binayı bir an önce hayatla, şehirle buluşturmaktır. Üstelik kampüsümüzde yeni bina ihtiyacı doruğa çıkmışken. O kadar çok seçenek var ki.

Örneğin, burasını Güzel Sanatlar Enstitüsüne tahsis edebiliriz. Enstitü şu anda 150-200 metrekarelik bir alana sıkışmış vaziyette. Enstitüdeki idarecileri, öğrencileri bu kadar sıkıştırmak koskoca Anadolu Üniversitesine yakışıyor mu?

Burasının Güzel Sanatlar Enstitüsü öğrencileriyle dolup taştığını düşünün. Resim, heykel, seramik sanatçılarının, müzisyenlerin semte getireceği canlılığı düşünün. İçerisi öğrenci dolu bir binaya kim el koymaya cüret edebilir? Aksine, biz arka taraftaki (geçici olarak Türk Dünyası Ajansına bırakılmış) parka doğru uzanan binayı (o da güzel bir yapıdır) talep edebiliriz. Fena mı olur?

Güzel Sanatlar lafın gelişi. Konservatuvarın bir bölümü olabilir. Bir başka enstitü olabilir. Araştırma merkezlerinden biri olabilir. Yeter ki içi öğrenciyle dolup taşsın. Böylece Turan Mektebinin anısı da canlandırılmış olur.

Bunu yapmazsak eninde sonunda kaptırırız elimizdekini. Sonra da oturur, mızırdanırız. Başkalarını suçlayarak sorumluluğumuzu örtbas etmeye çalışırız. Elimizdeki 500 milyonu nasıl küçük kurnazlıklarla Maliye’nin gözünden kaçırmamız mümkün değilse, koskoca binayı da bir A4 kağıdıyla örterek iştahlı gözlerden gizlememiz mümkün değildir.

Anadolu Üniversitesi’nin denizlere açılan kapısı olan Karacaali Kampı da “malımızda gözü olanlar” yüzünden elimizden alınmadı mı? Halbuki o kampta sayısız nesiller büyümüştü. Tatil imkanlarının sınırlı olduğu eski günlerde denizle buluşturuyordu o kamp bizi. Elimizden her şeyi almaya çalışıyorlar. Oturalım hep birlikte posta kutumuza düşen, bizimle paylaşılan e-maillere bakıp bakıp ağlayalım.

Geliştirici: Recai Dönmez

Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye Bölümünde öğretim üyesiyim. Eskişehir'de yaşıyorum. Burada başta "Eskişehir" olmak üzere, genel olarak şehir, sanat, kültür, üniversite, gezi izlenimleri ve "ne olacak bu memleketin hali?" konularında yazılarıma rastlayabilirsiniz.

Yorum bırakın