Gezi Yazıları

Endülüs İzlenimleri: Özlü Tarihçe

Endülüs’ü gönlüme düşüren Emin Oktay’ın “Tarih” ders kitabıydı sanırım. Elhamra Sarayındaki Aslanlı Avlu’nun fotoğrafını ilk orada görmüş olmalıyım. Klişe tekniğiyle basılmış soluk bir resimdi. İlkokula yeni başlamıştım. Abilerimin ders kitaplarını karıştırmayı, daha doğrusu resimlerine bakmayı seviyordum. “Endülüs” ismini de çok sevmiştim. İçinde ses uyumunu barındıran, yumuşak bir isimdi. İncelikli Endülüs uygarlığına çok yakışıyordu. Doğudaki Hint-İslâm…

Endülüs İzlenimleri: Malaga

Yazıyı flamenco müziğinin hafif bir yorumuyla birlikte okumak isterseniz ses dosyasını açabilirsiniz. Bugün “Endülüs” (Andalucia) dediğimizde İspanya’nın güneyindeki özerk bölge anlaşılır. Tarihsel olarak Endülüs, İslam egemenliğindeki İber yarımadasının büyük bir kısmını kapsar. Sınırları İspanya’nın kuzeyine kadar uzanır ve Portekiz’i de içerirdi. Endülüs’ün altın üçgenini Seville, Cordoba ve Granada oluşturur. Biz Seville kentini göremedik. Seville de…

Endülüs’ün Gelini: Granada

Granada’ya vardığımızda hava iyice kararmıştı. Otel çalışanının önceden verdiği tavsiyeye uyarak arabamızı şehir merkezindeki bir yeraltı otoparkına bıraktık. Otelin bulunduğu eski semtte park etme imkânı yoktu çünkü. Ama şöyle bir kolaylık düşünmüşler: Otele kadar ödenecek taksi parası sonradan otopark ücretinden mahsup edilebiliyormuş. Biz yine de yürümeyi tercih ettik. Hava güzel, yükümüz hafif, şehir canlı ve…

Kutlu Cordoba

Granada-Cordoba arasındaki yolculuğumuz ikibuçuk saat kadar sürdü. Yol boyunca nereye bakarsanız bakın zeytin bahçelerinden başka bir şey görmüyorsunuz. Dağlar, tepeler her yer zeytin ağaçlarıyla kaplı. Son derece düzenli taraçalar halinde âdeta sonsuzluğa uzanan zeytinlikler. Bir tane olsun zeytinden farklı bir ağaç türüne rastlayamadık yolculuğumuz süresince. Arazide gördüğümüz küçük boşlukların düzenli sürülmüş hallerinden ve hiç bir…

Sicilya’nın Renkleri, Sesleri ve Türküleri

İtalya, siyasal birliğini ancak 1871 yılında sağlayabilmiş. Bu yüzden olmalı, halâ her bölge kendini diğerlerinden farklı görüyor. Deniliyor ki, sorsanız kendilerine “İtalyan” demezler; ait oldukları bölge veya şehirle kendilerini tanımlamayı tercih ederler. Milanolu, Romalı, Venedikli gibi. Sanırım bu eğilim İtalya’nın en uç bölgesini oluşturan Sicilya’da çok daha güçlü. Sicilya, biliyorsunuz Akdeniz’in ortasında bir ada. Büyük,…

Sicilya İzlenimleri: San Piero

Sicilya’ya Budapeşte üzerinden gittik. Catania Havaalanına indiğimizde neredeyse gece yarısı olmuştu. Kiraladığımız bir araçla, adada kaldığımız süre boyunca bize ev sahipliği yapacak olan San Piero kentine doğru yola çıktık. Önümüzde iki seçenek vardı: Ya Sicilya kıyılarını çepeçevre dolanan otoyolu tercih edecektik ya da daha kestirme gibi görünen ama Mustafa’nın önceki deneyimleri dolayısıyla zorlu bir yol…

Cefalu

Cefalu, büyük bir kaya blokunun dibine kurulmuş çok eski, romantik bir sahil kasabası. Oraya vardığımızda hafiften, ince, insanı rahatsız etmeyen bir yağmur yağıyordu. Deniz ve gökyüzü gri bir renge bürünmüştü. Geniş ve güzel plajında çok az insan vardı. Belki bu yüzden şehrin bende uyandırdığı duygu romantizmden ziyade hüzün oldu. Taormina’da iliklerimize kadar hissettiğimiz Akdeniz atmosferi…

Black Madonna

Hıristiyan Avrupa kültüründe Hz. İsa ve Hz. Meryem “beyaz” ırktan avrupai bir tip olarak tasvir edilir. Sayıları az da olsa Hz. Meryem ve Hz. İsa’nın çocukluk halinin esmer ya da siyah tenli olarak tasvir edildiği heykeller ve ikonalar da varmış. Nadir oldukları için Siyah Madonna’lar Hıristiyan dünyasında her zaman ilgi görür ve bir takım efsanelere…

Ve Palermo!

Palermo’ya hazırlıksız gitmiştik. Yani, bir gezi plânı falan yapmamıştık. Filanca şehirde görmeniz gereken 10 yer türünden internet listelerine dahi bakamamıştık. Oraya gitmemizin temel sebebi bir kaç eski sütunu görmekti. Bunun dışında Palermo hakkında tek bildiğim bir futbol kulübünün olduğu ve bir tarihte Fenerbahçe ile aynı grupta yer aldığıydı. Bazen böylesi daha iyi oluyor. Önbilginizin olmaması…

Büyük Makedonya!

“Ezan sesine çan seslerinin karıştığı, Arnavut’un, Türk’ün, Makedon’un, Yunan’ın, Bulgar’ın, Ibıh’ın -pardon Ibıh olmadı! Ibıh’ı çıkartalım, yerine Ulahı koyalım- evet Ulah’ın kolkola girip Taşköprü üzerinde halay çektiği; dillerin, renklerin ve daha bir çok şeyin birbirine karıştığı…. vs. vs.” gibi sözlerle yazıya başlamak güzel olabilirdi. Ama durum öyle değil! Ayrıca ezan sesine çan sesinin karışmasını istemem. Makedonya’nın…

Küçük Ülkenin Büyük Heykelleri: Makedonya

Avrupa nereden başlar? Coğrafi olarak Eminönü’den başlar tabii! Kastım o değil. Sosyolojik olarak, kültürel olarak ya da tarihi anlamda nereden başlatmalıyız Avrupa’yı? Ben Avrupa’nın Budapeşte’den sonra başladığını düşünürüm. Budapeşte’yi Avrupa’ya dahil etmek gelmez içimden. Macar yazar Deszo Kozstolanyi dahi kendini Batı-Avrupa kültürüne yakın hissetmediğini itiraf ederken, kalıcı eserler ve hatıralar bıraktığımız Macaristan’ı ben niye Avrupa’ya…

Rahman-Âşıklar

Bulgaristan topraklarına Dereköy sınır kapısından geçerek giriyoruz. Havayoluyla başka bir ülkeye gitmekle, karadan gitmek arasında çok fark var. Hava limanlarından geçiş soyut bir eylem gibi. Göklere açılan bir kapıdan geçiyorsunuz, ârafta geçirilen bir süre ve yabancı bir dünyaya açılan bir başka kapı! Hudut kapıları bildiğiniz somut kapılar! Bilmediğiniz ülkenin giriş kapısı hemen karşınızda; görüyorsunuz. Arabanızdan…

Hannover İzlenimleri

Yaz bitti! Sonbaharı Hannover’de karşıladık. Hannover izlenimlerimi yazmak gibi bir düşüncem yoktu aslında. Almanya’nın “sıkıcı” bir ülke olduğu konusunda genel bir ön yargı vardır. İşin garibi Almanlar da bunu itiraf ediyorlar. Daha geçenlerde Lufthansa’nın CEO’sunun ağzından şöyle bir söz çıktı: In the end, we are boring. We are German; we like to be boring! Tabii…

“Avrupa Görmüş Adam” Stuttgart’ta

Stuttgart beni şaşırttı! Hiç beklemiyordum böyle bir şey. Daha doğrusu bir Alman şehrinin beni şaşırtmasına şaşırdım. Gezginler için sürprizleri fazla olmayan bir ülkedir Almanya. Genel olarak bütün Avrupa şehirleri öyledir aslında. İnternette rastladığım tipik bir Avrupa şehrini betimleyen şu esprili çizim, bugüne kadar gördüğüm bütün Avrupa şehirlerini aynen yansıtmış. Cebinize bu haritayı koyup bütün Avrupa…

Prof. Dr. Recai Dönmez
Hakkımda

Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye Bölümünde öğretim üyesiyim. Eskişehir’de yaşıyorum. Burada başta “Eskişehir” olmak üzere, genel olarak şehir, sanat, kültür, üniversite, gezi izlenimleri ve “ne olacak bu memleketin hali?” konularında yazılarıma rastlayabilirsiniz.

Bloguma Abone Olun

Yeni içerik doğrudan gelen kutunuza iletilsin.

Eski Seyahatnameler Üzerine

Kardeşim Battûta!

Başlık bir mektubun girişi gibi olsa da, “kardeşim” sözcüğünün İbn Battûta’ya ilişkin bütün duygularımı özetlediğini düşünüyorum. Aramızdaki 700 senelik yaş farkı ona “kardeşim” dememe engel değil. Seyahatnamesini okurken çağları aşan bir kardeşlik, arkadaşlık, duygudaşlık etkisine kapıldım. 700 sene önce yazılmış bir kitap gibi değil de, sanki modern zamanlara ait bir aydının kaleminden çıkmış gibiydi seyahatnamesi. Gönül…

Türk Mektupları

Eski seyahatnameleri severim. “Nesini seversin?” diye sorarsanız pek çok sebep sıralayabilirim. Bir kere, gördüğüm-bildiğim yerlerin yüzlerce yıl önceki hallerini anlatan metinler beni fazlasıyla heyecanlandırır! Örneğin, büyük gezginimiz İbn Battuta’nın günümüzden tam 700 yıl önce, Eskişehir’den İstanbul’a giderken defalarca kenarından geçtiğim Mekece Köyünde  bir gece kaldığını, orada güzel bir şekilde ağırlandığını okuduktan sonra, Mekece benim için kenarından…

1913 Yılında Eskişehir

Eski seyahatnameleri sevdiğimi söylemiştim. Fırsat buldukça okumaya çalışıyorum. Bugünlerde, Tarih Vakfı Yurt Yayınları arasında çıkan “Anadolu 1913” isimli kitabı elimden düşürmüyorum. Çünkü daha ilk sayfalarda yazar 1913 yılının Eskişehir’inden bahsediyordu. Kitabın yazarı Béla Horváth. Macar bir araştırmacı diyebiliriz. Temkinli bir ifade kullanmamın nedeni yazar hakkında internette doyurucu bir bilgiye ulaşamamış olmam. Doyurucu olmak şöyle dursun, hiçbir…