Hıristiyan Avrupa kültüründe Hz. İsa ve Hz. Meryem “beyaz” ırktan avrupai bir tip olarak tasvir edilir. Sayıları az da olsa Hz. Meryem ve Hz. İsa’nın çocukluk halinin esmer ya da siyah tenli olarak tasvir edildiği heykeller ve ikonalar da varmış. Nadir oldukları için Siyah Madonna’lar Hıristiyan dünyasında her zaman ilgi görür ve bir takım efsanelere konu olurlarmış.
Hıristiyan dünyası dedik ama aslında daha çok katolikler önemsermiş bu tarz heykelleri. İşte bunlardan biri Sicilya’da bulunuyormuş. Biz de hem bu ilginç heykeli görmek, hem de çok güzel olduğu söylenen manzarayı seyretmek için San Piero’ya hayli yakın bu ziyaret mahalline gitmeye karar verdik.
“Siyah Madonna” bir kilisede muhafaza ediliyor. Yüksek bir dağın üzerine inşa edilen kiliseyi çok uzaklardan görebiliyorsunuz. Adeta bir işaret taşı gibi parıldıyor Siyah Madonna anısına yapılan kilise. Geceleyin ışıklandırıldığında görüntüsü daha etkileyici oluyor.
Ancak, yaklaştıkça bunun aslında yeni bir kilise olduğunu fark ediyorsunuz. Uzaklardan sizi kendine çeken o görkemli yapının yarattığı etki yavaş yavaş azalıyor. Yanına vardığınızda emin oluyorsunuz. Evet bu yeni bir kilise. Bildiğiniz modern inşaat malzemelerinden yapılmış renkli, plastik görünümlü bir yapı. Kilisenin içini görme isteğiniz azalıyor. Hemen manzaraya yöneliyorsunuz. Biz de öyle yaptık. Neyse ki, önümüzde uzanan güzel görüntü yaşadığımız o kısa süreli hayal kırıklığını hemen unutturdu.
Siyah Madonna Tindari’de bulunuyor. Tindari, Sicilya’nın kuzey kıyısında, Patti ilinin on kilometre doğusunda bulunan bir burun. Burası, aynı zamanda Sicilya’daki pek çok Grek/Roma ören yerlerinden biri. Romalıların Kartacalıları mağlup ettiği önemli savaşlardan biri de bu bölgede yapılmış.

Doğudan bakıldığında, Tindari denizden itibaren hızla yükselen, birbirine yaslanmış dağ silsilesinin en tepesinde bulunuyor. Kilise bu yüksek noktaya kondurulmuş. Yukardan baktığınızda Patti Körfezini ve Capo Milazzo’ya kadar uzanan birbirinden güzel plajları görebiliyorsunuz. Hemen aşağıda, kaktüslerle kaplı sarp yamacın denize indiği noktada, kıyıdan denize doğru bir kum şeridi uzanıyor. İlk bakışta bizim Ölü Deniz’deki lagünün ağzını kapatan ince kumsalı andırıyor görüntü. Denizin durumuna göre bu uzantıda bazen Hz. Meryem’in silüetinin oluştuğuna inanıyormuş yerli halk. Efsaneye göre, siyah olduğu için Madonna’ya dua etmeyi reddeden bir kadının kucağındaki bebeği Kilisenin bulunduğu yüksek tepeden aşağı yuvarlanmış. Bir mucize eseri olarak, bebek, o anda oluşan kumsalın yumuşak kucağı sayesinde hayatta kalmış. Çocuğu mucizevi bir şekilde kurtulan kadın da inkârından vazgeçerek Siyah Madonna’ya iman etmiş.
Kilisenin önündeki küçük meydanın biraz aşağısında, bir kaç basamakla inilen, asırlık zeytin ağaçlarının ve çiçekleri açmış bir begonvilin süslediği dar ve uzun bir taraça bulunuyor. Buraya bir kaç masa yerleştirilmiş. Çayınızı, kahvenizi ya da dondurmanızı alarak burada klasik bir İtalya manzarasının tadını çıkarabilirsiniz.

Siyah Madonna heykeline gelince; heykelin kökeni MS 800 yılına, Bizans’a uzanıyor. Heykel Anadolu’da yetişen ve nadir bulunan bir sedir ağacından oyulmuş. Madonna’yı taşıyan gemi korkunç bir fırtına yüzünden Tindari Körfezinde batınca heykel buralarda kalmış. Halk, Sicilyalıları depremden, vebadan, düşman saldırılarından ve daha bir çok felâketten koruduğuna inandığı bu heykele bir kudsiyet atfetmiş. Heykelin muhafaza edildiği ve en son 1979 yılında yapılan kilise uzaktan, yakından pek çok kişi için bir ziyaret yerine dönüşmüş. Ziyaretçiler arasında Papa 2. Jean Paul da bulunuyormuş.
Heykel bugün kilise altarının üzerinde yüksekçe bir yerde sergileniyor. Heykelin alt tarafına İncil’den alınma Latince bir söz yazılmış: “NIGRA SUM SED FORMOSA“. Türkçesi ; “Ben siyahım fakat güzelim”.
Bütün gün bu söz kafamda dolanıp duruyor. İçimden sürekli bu sözü tekrarlıyorum: “Ben siyahım fakat güzelim“.
Hatta İngilizcesini söylüyorum kendi kendime: “I am black but beautiful”.
Bazen değiştiriyorum: “Ben beyazım fakat güzelim”; “Ben türküm fakat güzelim”; “Ben japonum fakat güzelim” …..
Cümledeki “fakat” bağlacına takılıp kalıyorum.
İncil’den alınmış bu sözde bir olumlama göremiyorum. Tam tersine bir dışlama, bir ayırımcılık olduğunu düşünüyorum. Üstelik siyah olmasa da esmer tenli insanların kendisine dualar ettikleri, kutsal saydıkları bir heykelin üzerine böyle bir söz nasıl yazılabilir diye şaşıyorum. İncil’de bu söz hangi bağlamda yer almış bilemiyorum. Ama burada, bu siyah heykelin üzerinde söz kendi bağlamını bulmuş besbelli!