Kategoriler
Gezi

“Avrupa Görmüş Adam” Stuttgart’ta

Stuttgart beni şaşırttı! Hiç beklemiyordum böyle bir şey.

Daha doğrusu bir Alman şehrinin beni şaşırtmasına şaşırdım. Gezginler için sürprizleri fazla olmayan bir ülkedir Almanya.

Genel olarak bütün Avrupa şehirleri öyledir aslında. İnternette rastladığım tipik bir Avrupa şehrini betimleyen şu esprili çizim, bugüne kadar gördüğüm bütün Avrupa şehirlerini aynen yansıtmış. Cebinize bu haritayı koyup bütün Avrupa şehir ve kasabalarını dolaşabilirsiniz.

Bütün Avrupa şehirlerinin haritası

Aslına bakarsanız Avrupa’ya gitmenin eskisi gibi bir çekiciliğinin kalmadığını kaba bir gözlemle dahi görebiliyoruz bugün. Eskiden “Avrupa görmüş adam” diye bir deyim vardı hayatımızda. Yeni kuşaklara bunu anlatmak hayli zor.

Avrupa’yı görmüş olma ayrıcalığına mazhar olmuş eski kuşakların yüzlerine ve tavırlarına “ulvi” bir aydınlanmanın ışığı yansırdı. Daha ölmeden “ışıklar içinde” bir rüya alemine dalmışlardı âdeta bu amcalar, teyzeler!

Bense doğal bir ışıkla aydınlanmış yüzlerden ziyade neon ışığının donukluğunu görürdüm bu yüzlerde.

Affedersiniz biraz da “budalaca” gelirdi yüzlerdeki bu ifade bana. “Budala” sözcüğünün değişmekle bir ilgisinin olduğunu öğrenince bu duygumun sebebini anlar gibi oldum.

Özellikle üniversite çevrelerinde, resmi yazılarla, “bilgilerini ve görgülerini arttırmak” üzere Avrupa’ya gönderilenler, hayranlıkları katlanmış olarak dönerlerdi garip ülkelerine. “Hayranlıktan” başka bir duyguyla geri döndüklerini nadiren görürdük. Her şeye ama istisnasız her şeye hayran olurlardı. Taşlarına, kaldırımlarına, ağaçlarına, heykellerine, market raflarına, zerre kadar toz değmemiş ayakkabılarına…. Bunda bir tuhaflık olduğu akıllarına dahi gelmezdi.

Stuttgart’ın beni neden şaşırttığı meselesine dönelim biz.

Bir kere, nehir bu şehrin ortasından değil, hayli dışından geçiyordu. Nehre ulaşmak için soğuk bir havada epey yürümek zorunda kaldık. Neckar Nehri, Ren Nehrini besleyen önemli kollardan biri. Stuttgart şehir merkezi bu nehrin biraz batısına kurulmuş. Yani, görmeye alıştığımız gibi nehir şehir merkezini ortalamamış.

Şehir merkezinden nehir geçmiyorsa ne geçiyor diye sorun lütfen:

E-5 geçiyor. Bildiğiniz yoğun bir araç trafiğine sahip otoyolu şehrin tam kalbinden geçirmişler. Biz yaparız böyle şeyler. Fazlasını da yaparız. Güzelim sahillerimizi dümdüz eder, dünyanın en vahşi yollarını geçiririz cennet misali kıyılarımızdan, kasabalarımızdan. Ama bunu Almanlar yapmış! Almanlar da yapmış yani.

Schadenfreude” -şadınfıroyde- diye haykırdım içimden.

Almanlar başkalarının acısından zevk alma eylemi için bu sözcüğü türetmişler. Almanların bu tarafını seviyorum işte. Kavramsallaştırma işini kendi dillerinde çok iyi yapıyorlar. İtiraf ediyorum Almanlarda kendilerinden kaynaklanan bir olumsuzluk gördüğümde bundan içten içe bir haz duyuyorum.

“Ama hocam, bu psikopatlık!” diyebilirsiniz. Hayır, bu, şadınfroyde yalnızca.

Dahası, Stuttgart’ın bütün Avrupa şehirlerinde görmeye alıştığımız tarzda orta çağı anımsatan, bir Katedral etrafında halkalanmış tipik Alman evlerinden oluşan eski bir şehir merkezi de yok. Çok aradık; olamaz, biz yanlış yerdeyiz dedik. Ama yok!

Neden ‘olmadığı’ üzerinde kafa yorduk, teoriler geliştirdik kendimizce.

Almanya’nın bu bölgesi şimdi olduğu gibi eskiden de zengin bir bölgeymiş. Herhalde dedik, Stuttgart’ın feodal derebeyleri yoksul köylüleri merkeze sokmamak için Neckar Nehrini sınır olarak çizmişler ve köylülere nehrin bu yakasına geçmeyin demişlerdir. Bu teorimiz şehrin, nehrin uzağına kurulmasını açıklıyordu belki ama tarihi doku eksikliğini açıklamakta yetersiz kalıyordu. Eski şehre ne olmuştu? Şehir merkezi neden Bağcılar semtine benziyordu sorularını yanıtlayamıyordu. Teorimiz daha kurulurken çökmüştü diğer bir deyişle!

Araştırmamı derinleştirince (yani gogıla bakınca) bu muammayı çözdüm.

İkinci Dünya Savaşı sırasında Stuttgart doğal yapısı (Almanya’nın en dağlık bölgesi) ve İngiltere’ye uzaklığı nedeniyle çok yoğun bir bombardımana maruz kalmamış aslında. Şehrin yalnızca küçük bir bölümü tahrip edilmiş. İngilizlerin yarım bıraktığı işi Alman otomobil sanayicileri tamamlamış. Mercedes, Porsche ve Bosch, dünya devi bu firmaların merkezi burasıymış. Yıkılan şehir savaştan sonra tekrar ayağa kaldırılırken otomobil endüstrisinin etkisiyle ve geleceğin otomobillerde olduğu öngörüsüyle eski şehir merkezini de kapsayan geniş bir yol ağıyla donatılmış ve ortaya bugün bizi şaşırtan manzara çıkmış. Doğru düzgün bisiklet yollarının olmayışı da bu yüzdenmiş. Otomobil varken dağlık, bayırlık bir şehirde kim bisiklete biner diye düşünülmüş. Elektrikli bisikletler de hiç akıllarına gelmemiş haliyle.

Bir kez daha şadınfroyde diye haykırdım sevinçle.

“De Javu” da diyebilirdim.

Geliştirici: Recai Dönmez

Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye Bölümünde öğretim üyesiyim. Eskişehir'de yaşıyorum. Burada başta "Eskişehir" olmak üzere, genel olarak şehir, sanat, kültür, üniversite, gezi izlenimleri ve "ne olacak bu memleketin hali?" konularında yazılarıma rastlayabilirsiniz.

2 replies on ““Avrupa Görmüş Adam” Stuttgart’ta”

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s