Kategoriler
Üniversite

ANADOLU ÜNİVERSİTESİ’NİN HAZİNELERİ

DSC02770Gizli hazineler değil bunlar. Gözümüzün önünde sayılırlar. Ama kendiliğinden fark edilmesi de biraz zor. Göz önündeler ama göze çarpmıyorlar. Sorun da bu zaten!

Rektörlük seçimleri dolayısıyla bugünlerde okul okul geziyoruz bildiğiniz gibi. Pazartesi günü Fen Fakültesindeydim. Arkadaşlarımızı bekletmeme telaşıyla koridorları hızla geçerken, göz ucuyla “Matematik Noktası” yazısını okumuştum. Toplantı sonunda Prof. Dr. Mehmet Üreyen hocamız “Gel sana bir şey göstereyim” diyerek kolumdan tuttu. Salondan içeri girince bir müzede olduğumu anladım.

Güzel ışıklandırılmış, son derece profesyonelce tasarlandığı belli olan bir matematik müzesiydi burası. Çoğumuzu korkutan matematik burada bir şıklık ve sıcaklıkla bizi karşılıyordu.

Dikkatimi ilk çeken antika değerindeki matematik kitapları oldu. 200 yıllık kitaplar. İçlerinde el yazmaları da var. Osmanlı Döneminde basılmış olanlar çoğunlukta. Avrupa’da basılmış olanlar da var. Bilim tarihi açısından son derece kıymetli eserler, dergiler karşımızda. Koleksiyon değeri yüksek bu eserler uygarlığımızın matematik bilimine yaptığı katkıları gözümüzün önüne seriyor. Mehmet Hoca her birinin matematik bilimi açısından önemini tek tek anlatıyor. Bir çeşit saygı geçişi yapıyoruz.

Salih Zeki Bey’in Kamus-i Riyaziyat (Matematik Lügatı) isimli kitabıyla karşılaşınca Halide Edip Adıvar’ı P1030506anıyoruz. Bir kaç ay önce biyografisini okumuştum. Gencecik bir kızken devrin en önemli bilim adamlarından biri olan Salih Zeki Bey’den matematik dersleri alıyor Halide Edip. Daha sonra evleniyorlar. Halide Edip işte bu kitabın yazımı sırasında kocasının asistanlığını ve çevirmenliğini yapıyor. Yakın tarihimizin iki müstesna kişiliğini buluşturan bu kitabı karşımda görünce Salih Zeki ile Halide’yi görmüş gibi oluyorum bir an.

Kitaplardan hesap makinesi koleksiyonuna geçiyoruz. Makinelerin güzelliği karşısında insan şaşkınlık içinde kalıyor. Ne kadar hoş tasarımlar! Eski Facitlerden tek basamaklı sayıları toplamak (!) için yapılmış olanlara kadar hepsi bir imalat şaheseri.

Vakit hesabı yapmakta kullanılan antika rubu tahtası, usturlap, paralar, pullar… Çok da büyük sayılamayacak salonda ilgimizi çeken o kadar çok nesne ve her birine ilişkin öğrenilecek o kadar çok bilgi var ki “şöyle bir bakalım” niyetiyle girdiğimiz mekanda vaktin nasıl geçtiğini anlamıyoruz.

Soyut matematik teoremlerini üç boyutlu somut düzeneklerle açıklayan modeller. İspat masası. Daha neler neler….

Burası hem bilim tarihi meraklılarını, hem antika eşya tutkunlarını, hem de matematiği sıkılmadan öğrenmek isteyen öğrencileri kendine çekebilecek bir yer.

Ama…

Böyle bir yerin fakülte koridorları içinde bir çeşit “saklı cennet” gibi kalma lüksü olmamalı.

P1030518Bu müze son derece zengin bir fen bilimleri müzesinin temelini oluşturabilir. İşin en zor kısmı başarılmış. Matematiği halledilmiş. Geriye fizik, kimya, biyoloji gibi sergi materyallerinin hazırlanması nispeten kolay kısımlar kalıyor. Bunları da tamamlayıp şehrimize harika bir müze kazandırabiliriz. Böylece şehrimizin giderek zenginleşen müzelerine bir yenisini eklemiş oluruz. Milyonlara ulaşan ziyaretçilerimize yeni bir destinasyon, ülkenin her tarafından gelecek genç öğrencilere faydalı bir seçenek sunmanın hazzını yaşarız.

Böyle bir müzeye (yalnız bir hayat da olsa) hayat veren tevazu sahibi hocalarımıza, tasarımcılarımıza, atölyelerimize, idarecilerimize teşekkür ediyorum.

Geliştirici: Recai Dönmez

Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye Bölümünde öğretim üyesiyim. Eskişehir'de yaşıyorum. Burada başta "Eskişehir" olmak üzere, genel olarak şehir, sanat, kültür, üniversite, gezi izlenimleri ve "ne olacak bu memleketin hali?" konularında yazılarıma rastlayabilirsiniz.

Yorum bırakın