Bu yazı ilk kez 11 Kasım 2013 tarihinde yayınlanmıştır.
DİKKAT: Aşağıda sıralayacağımız önerilerin seçimleri kazandırma olasılığı yüksek olmakla birlikte, karakter kaybına yol açmak gibi bir yan etkisi olduğunu hatırlatırım.
1. Yapabiliyorsanız seçim tarihini AÖF sınavlarına denk getirin. Rakiplerinizi ve size oy vermeyeceğinden emin olduğunuz öğretim üyelerini memleketin uzak köşelerinde görevlendirin ki oy kullanamasınlar. Göreve gitmekte nazlananlara döneri hatırlatın. O da sökmezse Paris’te sonbaharın ne kadar harika geçtiğini ya da İsviçre göllerinin bu mevsimde nasıl da güzel olduğunu anlatarak baştan çıkarıcı destinasyon önerilerinde bulunun. Böylece, yandaşlarınızla huzur ve sükunet içinde garantili bir seçim yapabilirsiniz. Bunu yapabiliyorsanız aşağıdaki maddeleri okumaya devam etmenize gerek yok. Sizi buradan uğurlayabiliriz. Kolay gelsin.
2. Rektörseniz ve aynı zamanda adaysanız elinizdeki imkanların kıymetini bilin. Rektörlük konumunuzla adaylık durumunuz arasında bir fark gözetmeyin. Örneğin, rakiplerinizle çay içerken ya da yemek yerken görülen öğretim üyelerine anında göz dağı verin; idari görevleri varsa görevden alın. Bu diğerlerine ders olacaktır.
3. Yardımcı doçentlere kömür dağıtın. Malum önümüz kış. Bu öneriyi okuyunca “Hocam kömür de nerden çıktı, şimdi her yer doğal gaz” diye tepki verdiyseniz bence adaylıktan çekilmeyi ve kendinizi tamamen bilime vermeyi düşünün.
4. Prof.lara “Dosyanı hazırla; seni dekan yapacam” deyin. Bu konuda cömert olun; kendinizi fakülte sayısıyla sınırlamayın.
5. Doçentlere de “seni dekan yapacam” deyin. “Hocam dekan olmak için prof. olmak gerekmiyor mu?” diyenlere bilmiş bir edayla “yok öyle bir şey” deyip kafalarını karıştırın.
6. “Sen de mi Brutus?” sözünü odanızın duvarına büyük harflerle yazdırın. Bu bir taraftan sizi uyanık olmaya zorlayacaktır; diğer taraftan size içinizdeki Brutus potansiyelini hatırlatarak, olayların gidişatına göre esnek bir tutum içinde olmanızı kolaylaştıracaktır.
7. Rakiplerinizin yakın arkadaşlarının bütün bilgileri, konuşmaları, stratejileri size taşıdığı dedikodusunu yayarak onların birbirlerinden şüphelenmelerini sağlayın.
8. Uygun bir GSM operatöründen bol miktarda kampanyalı kontür satın alın. Sonra telefon başına oturup gönül rahatlığıyla seçmenlerinizle uzun uzun konuşun. “Oyunu vercen mi, vercen mi” diye ısrarla sıkıştırın. Söz almadan telefonu kapatmayın.
9. Takma isim kullanan cesur (!) bir internet yazarı kiralayın. Kiralama ağır gelirse hizmet sözleşmesi yapın. Ya da bedeli daha sonra ödenmek üzere bu işe gönüllü birini bulun. Ona rakiplerinizi karalayan yazılar yazdırın. Yalan haber yaymakta ve dedikodu üretmekte bunların yeteneklerini sonuna kadar kullanın. Bu adamlar nasıl ve nereden bulunur diye dert etmeyin. Onlar gerektiğinde sizi bulacaktır.
10. Rakibinizin isminin çizildiği dedikodusunu yayın. Kendi isminizin ise altının çizildiğini vurgulayın heryerde.
11. Vaatlerde sınır tanımayın. Örneğin, Yunusemre Kampüsüyle İki Eylül’ü birbirine metro hattıyla bağlayacağım deyin. Öğretim üyelerini her sabah evlerinden limuzinle aldıracağınızı söyleyin. Çalışma odalarının feng şui felsefesine göre düzenleneceğini, öğle aralarında kadrolu elemanlarca thai masajı yaptıracağınızı belirtin. Tüm hayal gücünüzü kullanın işte.
12. Rakiplerinizin özel hayatı hakkında dedikodu üretmekte sınır tanımayın. Bunlardan da bir kaç örnek verelim: İmam-nikahlı dört eşi var; eşi çarşaflı; aslında boyu uzun değil, sarkozy topuklu ayakkabı giyiyor; saçlarını boyatıyor; gerdirmiş vb. vb.
13. Bütün bunları yapmak zor geliyorsa ya da bünyeniz kaldırmıyorsa oturun bloğunuzda görüşlerinizi yazın, öğretim üyelerinin aklına, zekasına, vicdanına seslenin ve onlara saygı duyun.