Bu yazı ilk kez 23 Ekim 2013 tarihinde yayınlanmıştır.
Birleşmiş Milletler raporlarına göre dünyadaki işlerin %66’sı kadınlar tarafından görülüyormuş. Bizim evde bu oran sanırım daha yüksek
.
Ülkemizde kadınların işgücüne katılım oranı yüzde 25 civarındayken, Üniversitemizde öğretim elemanlarımızın yarısından fazlasını kadınlar oluşturuyor. Akademik kariyer kadın-erkek herkes için zorluklarla dolu bir uğraş alanıdır. Üniversitede çalışan bir kadın için bu zorluğun katlandığını söyleyebiliriz. Akademik kariyer yapmaları eşi ve çocuklarına olan sorumluluklarını azaltmadığı gibi ev işlerini de azaltmıyor.
Kadın ve erkek meslektaşlarıma / arkadaşlarıma ilişkin (hiçbir bilimsel temele dayanmayan, tümüyle öznel) gözlemlerimden ulaştığım sonuç şu: Kusura bakmasınlar ama erkek meslektaşlarım sanki mükemmel koca, mükemmel baba, mükemmel akademisyen olayını fazla dert etmiyorlar. Buna karşılık, kadın meslektaşlarımızda mükemmeliyet duygusu daha yüksek gibi. Hem mükemmel anne, hem mükemmel eş, hem de mükemmel akademisyen olmak istiyorlar. Bu da yorgunluklarını ve kaygılarını arttırıyor. Eve alınan yardımcılar veya aile büyüklerinin-akrabaların destekleri de işleri hafifletmiyor. Aksine, bunlar yeni sorunların doğmasına neden olabiliyor. Kadın akademisyenlerimizin meslekte yükselmeleri ile aile hayatı arasındaki gerilimden kaynaklanan sorunlara bazen tanık olabiliyoruz.
Kadın çalışanlarımızın üniversitemizde oluşturulacak örgütlü destek birimlerine fazlasıyla ihtiyaçları olduğunu düşünüyorum. Bunların başında çocuk yuvası (kreş) geliyor. Üniversitemizde mevcut çocuk yuvalarının fiziksel kapasitesi ve kontenjanı ihtiyacı karşılamaktan oldukça uzak. İki tane çocuk yuvamız var: Her yıl 40 çocuğun kaydedildiği “Anadolu Üniversitesi Kreş ve Gündüz
Bakımevi” ile 30 çocuğun kaydedildiği “İÇEM Kreş ve Gündüz Bakımevi”. 36-72 ay yaş grubuna hitap eden bu kreşlerin kontenjanı, beş bine yakın çalışanı olan bir üniversite için çok düşüktür. Sınıflardaki öğrenci sayısı da hayli yüksek. Başvurular bir puan sistemine göre yapılmaktadır. Bu yüzden çok sayıda başvurunun sadece bir kısmı kabul edilebilmektedir. Geri kalanlar özel çocuk yuvalarıyla, aile büyüklerinden yardım almak arasında bir tercihte bulunmaya veya başka çözümler üretmeye zorlanmaktadırlar. Üstelik, çocuk yuvası yaz döneminde uzun bir süre kapalı kalmakta, izin alamayan veya izin tarihi uyumsuz olan çalışanlar bu yüzden sıkıntıya düşmektedirler.
Üniversitemizin personeli için acil olarak yeni bir çocuk yuvasına ihtiyaç var. Aklı çocuğunda kalmış bir anne-babadan işyerinde huzurlu olmasını ve verimli çalışmasını bekleyemeyiz. Ulusal ve uluslararası standartlara sahip, gelişmeye açık, yenilikçi, bireysel farklılıklara değer veren bir okul öncesi eğitim kurumunun Üniversitemize yakışacağını düşünüyoruz. Fiziksel kapasitesi yeterli, depreme dayanıklı yeni bir çocuk yuvası, çocuklarımızın bedensel, zihinsel, duygusal ve sosyal gelişimini destekleyecek ortamı sağlayacaktır.
Çocuk yuvası geniş ve güvenli bir bahçeye sahip olmalı ve araç trafiğinden uzakta yer almalıdır. Çocuk yuvasında kısa süreli indirme ve bindirmelere uygun, tehlike içermeyen bir otopark olmalı. Sürekli güvenlik görevlisi, uzman ve yardımcı öğretmenler, çocuk hemşiresi, çocuk gelişim uzmanları bulunmalı ve bir çocuk doktoru ile irtibatı mutlaka sağlanmalıdır yuvanın. Şu anda çocuk yuvamız saydığımız personelin çoğuna sahip değil. Çocuklardan biri rahatsızlandığında anne veya babasına telefon ediliyor ve gelmeleri bekleniyor.
Çocuk gelişim uzmanları yaptıkları gözlemler, uyguladıkları testler ile yetenekleri önceden belirlemeye çalışmalı ve ailelere sıkça seminerler vermelidirler. Dolayısıyla çocuk yuvasının geniş bir toplantı salonu olmalıdır. Çocukların sağlık ve beslenme gibi sorunlarında yardımcı olmak için bir danışmanlık sistemi kurulmalıdır. Hali hazırda çocuklara öğle yemekleri merkez yemekhaneden sağlanıyor; oysa özel ve organik besinlere ağırlık veren bir mutfak, onların ihtiyaçlarına çok daha iyi cevap verebilir.
Son olarak çocuk yuvalarının hiç kapanmadan yaz boyunca ve ara tatilde de açık kalmasını sağlamalıyız. İhtiyacı olan personelimizin zor durumda kalması böylece engellenebilir. Üstelik “yaz okulu” şeklinde organize olan, oyun-eğlence-öğrenme odaklı bir çocuk yuvası normal dönemde yapılamayan çok sayıda etkinliğin açık veya kapalı mekanlarda, kampüste veya kampüs dışında gerçekleştirilebilmesine imkan sağlayabilir. Böylece “acaba bu yaz çocuğumu hangi etkinliğe götürsem?” telaşı içinde arayışlara giren ailelerimizin de riske girmeden çocuklarını güvenli bir ortama teslim edebileceklerini düşünüyoruz.
Personelimizin okul öncesi eğitim çağındaki çocuklarının yanında okul çağı çocuklarına da kurumsal destek verilmelidir. Mesai saatinden önce sona eren okul saatleri veya yarım günlük eğitim uygulamaları nedeniyle pek çok personelimizin zorluklar yaşadığını gözlüyoruz. Okuldan alıp işyerine getirme, okuldan alıp aile büyüklerine-akrabalara veya çocuk bakıcısına teslim etme gibi çözümler farklı sıkıntıları da beraberinde getiriyor. Personelimiz çocuğunu ya kendisi taşıyarak ya da okul servislerinden yararlanarak bu sorunu çözmeye çalışıyor. İşyerine getirilen çocuklar kimi birimlerde hem anne-babalarına hem de diğer çalışanlara sıkıntı yaşatabiliyor. Oysa, okul çağı çocuklarının okul dışındaki saatlerini uzman rehberler eşliğinde ve güvenli bir ortamda geçirebilecekleri “Çocuk Kulübü” şeklindeki bir kurumsal organizasyon personelimize büyük fayda sağlayabilir. Dünyada ve Türkiye’de bu tür bir yapılanmanın nitelikli örneklerini görmek mümkün. İlköğretimin birinci kademesindeki çocukları kapsayan bu tür bir organizasyon uzman rehberlerin eşliğinde çocuklarımızın gelişimine büyük katkıda bulunabilir. Sanat, dil, müzik, yaratıcılık ve spor ile ilgili etkinlikler çocuklarımızın boş vakitlerini verimli geçirmelerini sağlarken sosyalleşme derecelerini güçlendirebilir. Öte yandan, “Üniversite Çocuk Kulübü”nün yaz döneminde farklılaşan etkinlikler sunarak “yaz okulu” şeklinde hizmet verebileceğini ve faydalı olabileceğini de düşünüyoruz. Çocuklarımıza dönük bu tür girişimlerimizde bize rehberlik edecek akademik altyapımız oldukça güçlüdür. Özel olarak “Okulöncesi Öğretmenliği” programı ve genel olarak da Eğitim Fakültemiz bu konuda son derece deneyimli ve donanımlı birimlerimizdendir. Çalışanlarımızın çocuklarına dönük olarak bu ve benzeri birimlerimizle yeni projelere imza atmak önceliklerimiz arasındadır. Çocuklarımıza ilişkin her türlü öneri bizim için önemli ve değerlidir. Önerilerinizi lütfen bize yazınız.
– Şahane bir rüya gördüm. Sekiz saat deliksiz uyuyordum – ama sonra uyandım.