Kategoriler
Üniversite Şehir

YUNUS EMRE KAMPÜSÜNDE NELER YAPABİLİRİZ?

rektorlukRektörlüğün önündeki anlamsız dijital saati kaldırmakla işe başlayabiliriz. Şaka yapmıyorum. Yunus Emre Kampüsü herkesin hayranlığını çeken bir kampüs. Bizim de övünç kaynağımız. Bu güzelim kampüse bir çöp kovası koyarken bile titiz olmamız gerekir. Kampüsün merkezindeki dijital saat Rektörlüğü tren garına ya da otobüs terminaline benzetiyor. Hiç yakışmıyor oraya! Öğrencilerimize internette geyik malzemesi olmaktan öte bir faydası da yok.

Öğrencilerimizin doğal olarak bilmedikleri bir şey var. Bu vesile ile dijital saatin sırrını da açıklayalım. Hiçbir sır karanlıkta kalmasın. Orada aslında iki saat var. Dijital saatin hemen önünde son derece zarif, zevk sahibi kişilerce yapıldığı ya da yaptırıldığı hemen belli olan granit taşından bir güneş saati var. Şimdi, farkında mısınız bilmiyorum ama biz üniversite olarak dijital çağa geçtik. Yukarıdaki dijital saatle mevcut rektörümüz kendinden önceki rektörümüze bilim ve düşünce adamlarına yakışır bir dille çakmış oluyor. Yani, sembolik olarak diyorki “Naber! Senin zamanında bu üniversite mekanik saat devrine bile geçememişken, biz dijitale geçtik.” Hoş değil mi? Bana sorarsanız ben güneş saatini tercih ediyorum. O daha güzel. Dijital saatin sembolik anlamı iyi de, sanki kamyon kasasına monte edilmiş gibi duruyor.

Bir rektör adayının kampüsle ilgili projelerine ilk madde olarak “dijital saat ordan kalkacak” ifadesini koymasını bazı arkadaşlar yadırgayabilirler. Onlara güzelliğin ayrıntılarda gizli olduğunu hatırlatmak isterim.

Kampüse ilişkin büyük bir projemiz, daha doğrusu göreve geldiğimizde bir proje haline getirmeyi düşündüğümüz fikirlerimiz de var.

Daha önce de belirttiğim gibi merkez kampüsümüz giderek sıkışık bir hal alıyor. Yeni alanlar yaratmadan oraya buraya rastgele bina yapmaya devam edersek çok övündüğümüz kampüsümüzü sıradan kampüslere benzetebiliriz.

Yunus Emre Kampüsünde çevreye zarar vermeden yeni alan yaratma seçeneklerimiz ise hayli sınırlı. Sınırlı fakat bir açıdan da çok büyük bir imkana sahibiz. Kredi ve Yurtlar Kurumuna ait yurtlar bölgesini kastediyorum. Bu bölge İİBF’nin bulunduğu noktadan AKM binasına kadar uzanan hayli geniş bir alanı kapsıyor. Demir parmaklıklar ve yeşil çitler bu bölgeyi kampüsümüzden yapay bir şekilde ayırıyor. Kampüsün doğal bir parçası olan böyle bir alanı kampüsle bütünleştirmemiz gerekir.

Biliyorsunuzdur buradaki yurtlar kampüsün en eski binaları. Yaptığım araştırma sonucunda söz konusu yurt binalarının depreme karşı güçlendirilmesi gerektiğini öğrendim. Güçlendirme yenisini yapmaktan daha külfetli ve masraflı bir iş; sağlıklı da değil. Bu yüzden büyük bir ihtimalle bu binaların yıkılmaları gerekecek.

Her kim rektör olursa olsun bence yapılması gereken, bu bölgeyi Kredi ve Yurtlar Kurumundan alarak yeniden düzenlemektir. Bu şahane alanı yeniden düzenlerken ilkemiz şu olmalıdır: Boş arsa bulmuş Karadenizli müteahhitler gibi burasını tıka basa bina ile doldurmamalıyız. Benim fikrim şudur: Kazanılacak alanın en ucuna Hukuk Fakültesi binasının tam karşısına gelecek şekilde ve ona paralel olarak uzanacak, ihtiyacımız olan yapıyı inşa edebiliriz. Aradaki boşluk anıtsal bir meydan olmalı (gene “meydan” dedik :)). Anıtsal olmasa da olur. Öğrencilerimizin güzel vakit geçireceği, onların ihtiyaçlarına göre tasarlanan ferah bir alan olsun yeter. Hukuk Fakültesinin önündeki küçük meydanla birleşince burası hoş bir alan olacaktır. Alanın diğer kenarlarına da ihtiyaç duyulan başka binalar yapılabilir.

Yurtlar bölgesini kampüsle bütünleştirdiğimizde otopark sorununu da çözme şansımız doğacak. Bu bölgenin altını bütünüyle veya ne kadar gerekiyorsa yeraltı otoparkı haline getirebiliriz. Sadece otopark değil, araç yıkama vb. tesislerin bulunduğu bir alan kazanabiliriz.

Peki, yıkılan yurtların yerine yenilerinin yapılması gerekmez mi? Elbette gerekir. Kredi ve Yurtlar Kurumu beş yıldızlı otel kalitesinde yurtlar inşa eden bir kurum. Mevcut köhne yurtların çok daha iyisini yapacaktır mutlaka. Örneğin, 2 Eylül Kampüsüne yapılabilir bu yeni yurtlar. Başka seçenekler de var. Ama önce o dijital saatin ordan kalkması şart!

Geliştirici: Recai Dönmez

Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye Bölümünde öğretim üyesiyim. Eskişehir'de yaşıyorum. Burada başta "Eskişehir" olmak üzere, genel olarak şehir, sanat, kültür, üniversite, gezi izlenimleri ve "ne olacak bu memleketin hali?" konularında yazılarıma rastlayabilirsiniz.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s