Kategoriler
Şehir

Şehir Müzesine Doğru Önemli Bir Adım: ETO Ticaret ve Sanayi Müzesi ve Ötesi

Eskişehir Ticaret Odası’nın girişimiyle şehrimizde güzel bir müze daha açıldı. Öncelikle ETO Başkanı Sayın Metin Güler’i bu girişiminden dolayı içtenlikle kutlar ve bir Eskişehirli olarak kendilerine teşekkür etmek isterim. Böyle bir projeye karar vermek kadar projeyi hayata geçirmek de kuşkusuz çok önemli ve yorucu bir iştir. Projeyi hayata geçiren ekibin başında bulunan Prof. Dr. Erol İpekli ve arkadaşlarını da tebrik ederim. Gerçekten çok iyi iş çıkarmışlar. Gidince göreceksiniz zaten. Kendilerine tahsis olunan mekanı en güzel şekilde değerlendirmişler ve şık bir müze yapmışlar. Ellerine sağlık!

Müzeyi gezerken çocukluğumuzun tadlarından Gençler Gazozuyla karşılaşınca tabii ki heyecanlanmadım! Artık büyüdük, bir şişe gazozdan heyecanlanacak çağları geride bıraktık. Ama bir şişe gazozun bende uyandırdığı çağrışım zenginliğini tahmin edemezsiniz. Bu konuyu ilerde ayrıca ele almak isterim.  Erden Şekerleme de benim için sıcak çağrışımlarla yüklü bir başka üründür. Hatırlayanlar olacaktır, Erden’in kahveli bir şekerlemesi vardı. Kendine özgü bir tadı olan ilginç bir üründü. Müzeyi gezerken o tadın damağımda canlandığını hissettim uzun yıllardan sonra.

Müze, evet küçük bir müze olmuş. Ama küçümsenecek bir müze değil. Aksine, bu kadar küçük bir alanda Eskişehirliler için geçmişe açılan büyük bir kapı işlevi görüyor. Yarattığı bu etkiyi müzeyi tasarlayanlara borçluyuz. Özellikle, o minicik müze avlusuna koskoca Karakurt (Türkiye’nin ilk buharlı lokomotifi) ve Devrim otomobili öylesine dinamik bir şekilde yerleştirilmiş ki sanki ortalık her an toz duman içinde kalabilir ve o koca makina Odunpazarı’nın sokaklarını birbirine katabilir beklentisine giriyor insan!

Ben bu müzeyi önemsiyor ve gerçek anlamda bir şehir müzesinin ilk adımı olarak değerlendiriyorum. Her ne kadar Büyükşehir Belediyesine ait bir Kent Belleği Müzesine sahip olsak da, o daha ziyade dokümanter niteliği ağır basan bir müze görünümünde. Şehrin geçmiş hayatını her yönüyle hatırlatacak zengin bir koleksiyona sahip müze ihtiyacımız henüz karşılanmamış olarak ortada duruyor. Aslında, böyle bir “şehir müzesi” ancak tüm kurumların uyumlu bir gayreti ve işbirliğiyle hayata geçirilebilir. Maalesef, Eskişehir kurumlar arası medeni bir işbirliği konusunda çok ümit vaat eden bir şehir değil. Bu konuda iyimser bir beklentimiz şimdilik yok. Umudumuz, ETO’nun “yaptık işte” havasına girmeden, elindeki malzemeyi daha da zenginleştirecek kurumsal bir müze idaresi oluşturması ve başladığı bu güzel işi yarım bırakmamasıdır.

Eskişehir fırsatları tam olarak değerlendirememiş, hatta önüne çıkan çok önemli fırsatları müsrifçesine harcamış bir şehirdir bana göre. Bu fırsatlar hakkıyla değerlendirilseydi şimdi çok daha medeni bir şehirde yaşıyor olabilirdik.

Hangisini sayayım? Örneğin, 80’lerin başına kadar Porsuk Çayının iki yakası, Doktorlar Caddesi, Kızılcıklı, Demiryolu geçidinin kuzeyindeki Bağlar dahil pek çok mahalle henüz beton duvarların istilasına uğramamıştı. Yine eski tuğla fabrikalarının geniş alanları, Eti’nin karşısındaki Fabrikalar Bölgesi yakın zamanlara kadar boş alanlardı. Bu bölgeler üzerinde şehir halkının kamusal bir hakkı vardı aslında. Şehrin tam merkezinde, halkın nefes alma ihtiyacına cevap verecek ve şehri şu andaki gürültü ve kargaşadan kurtaracak kolay ele geçmez bir fırsatı halkın gözünün içine baka baka harcadılar.

“Hocam, gene iğnelemeye başladın!” demeyin lütfen. Çünkü, şehir uyanmazsa çok yakında elimizden kaçması muhtemel bir iki fırsat daha kaldı. Bu sefer şehri “fırsatçılara” bırakmamalıyız. Sonra deniz bitecek zaten.

Şeker Fabrikasının bulunduğu bölgeden söz ediyorum. Mevcut fabrika er ya da geç oradan kalkacak. Şimdiden pek çok kişinin ağzını sulandıran bir bölgedir orası. Şehir olarak bu bölgeyle ilgili bir tutum ortaya koymalıyız. Bu tutumu belirlerken ana ilkemiz şu olmalıdır: Şeker Fabrikasının bulunduğu alan kamunun malıdır ve öyle kalmaya devam etmelidir. Eskişehirlilerin dışında kimsenin o bölge üzerinde en ufak bir hakkı yoktur. Sadece hayatta olan kişilerden bahsetmiyorum. Henüz doğmamış, gelecek kuşakların da o bölgede hakları vardır. Burasını konut ya da ticaret bölgesi haline getirmek bir azınlığa kısa vadeli bir rant sağlamaktan başka bir fayda sağlamayacaktır. Tam tersine, orta ve uzun vadede bütün şehir halkının sırtına toplumsal bir yük binecektir. Kimsenin Eskişehir’e bunu yapmaya hakkı yok. O bölge kamuya açık kalmalıdır.

industPeki ne yapılabilir? Mevcut fabrika binalarına dokunmadan (çünkü o fabrika şehir belleğinin, dahası ulusal sanayi tarihimizin bir parçasıdır) o yapılara yeni bir işlev kazandırılabilir. Örneğin, hep sözü edilen Eskişehir Teknik Üniversitesi bunlardan yararlanabilir. Endüstriyel restorasyon denen bir şey var (Bkz. Bilgi Üniversitesi). Canlı, yaşayan bir Şehir Müzesi ya da Sanayi Müzesine dönüştürülebilir orası. Kamusal nitelikte olmak koşuluyla başka projeler de akla gelebilir. Yeter ki şehrin belleğiyle oynanmasın; Eskişehir’e bunak muamelesi yapmaktan vazgeçilsin. Yeni bir Hamamyolu faciasına ihtiyacımız yok ayrıca!

Geliştirici: Recai Dönmez

Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye Bölümünde öğretim üyesiyim. Eskişehir'de yaşıyorum. Burada başta "Eskişehir" olmak üzere, genel olarak şehir, sanat, kültür, üniversite, gezi izlenimleri ve "ne olacak bu memleketin hali?" konularında yazılarıma rastlayabilirsiniz.

3 replies on “Şehir Müzesine Doğru Önemli Bir Adım: ETO Ticaret ve Sanayi Müzesi ve Ötesi”

3. Üniversite için şeker fabrikasının binalarından yararlanılması görüşünüze katılmamak mümkün değil. Canı gönülden destekliyorum sizi sayın hocam.

Beğen

Kent belleği kavramına yönelik katkılarınız için sizi kutluyor ve teşekkür ediyorum. Şeker fabrikası ile birlikte önemli bir alan olan okullar bölgesi ve eski stadyumu da gündemden düşürmemek gerekir. Selamlar

Beğen

Recai Hocam, kent belleği konusunda yerel yöneticiler ve kenttin kanaat önderleri “sınıfta kalmış” bulunmaktalar. Bellekten sözedebilmek için önce o belleğin ortaya çıkarılması gerek. Yıllardır kenttin bir külliyatını oluşturalım diyoruz, dinleyen yok.
Selam ve saygılar..

Beğen

Yorum bırakın