Kitapçı raflarında göz gezdirirken “Siyah Rus” başlığını görmemle kitabı elime almam arasında geçen süre, sarı ışıkla arkamdaki arabadan gelen korna sesi arasındaki süre kadardı muhtemelen. Rus’un kızılını ve beyazını bilirdim ama siyahının olabileceği hiç aklıma gelmezdi!
İsminin yanı sıra kitabın kapağı da çok çekiciydi; 40’lı ya da 50’li yıllarda yayımlanmış ucuz macera romanlarını andırıyordu. Aslında aradığım, bir roman değildi. Yaşlandıkça daha az roman okuma ihtiyacını hisseder oldum. Kütüphanemdeki romanları cömertçe dağıtabiliyorum artık. Onlardan boşalan yerleri içtenlikle ve dürüstçe yazılmış hatıra ya da biyografi türünden eserler dolduruyor.
“Siyah Rus” da biyografi türünün ilginç bir örneği. Yazarı, Vladimir Alexandrov. İsminden anlaşılacağı gibi Rus kökenli, ancak New York’da yetişmiş ve yaşamını A.B.D’de sürdüren bir akademisyen kendisi. Bilim adamı olma tutkusuyla önce jeoloji alanında dereceler almış. Tabiat bilimlerini yeterince öğrenmesine karşın kendisini ve diğer insanları anlayamadığını farkedince alan değiştirerek edebiyata ve beşeri bilimlere yönelmiş. Princeton’dan Karşılaştırmalı Edebiyat alanında doktora derecesi almasıyla sonuçlanan bu yöneliş işe yaramış. Şu anda Yale Üniversitesinde Rus edebiyatı ve kültürü üzerine dersler veriyor.
“Siyah Rus”, amerikalı bir zencinin, Frederick Bruce Thomas’ın hikayesi. Daha ilk satırlardan itibaren kendimizi son derece ilginç, hüzünlü, sarsıcı ve tutkulu bir hayat hikayesinin içinde buluyoruz. Yazar arşivleri, kütüphaneleri, eski gazete koleksiyonlarını, mahkeme kayıtlarını tarayarak adeta bir detektif gibi iz sürüyor. Bir çeşit enformasyon avı olarak niteleyebileceğimiz bu süreç neticesinde elde ettiği bilgileri damıtarak ve olgulara sadık kalarak, roman tadında ama kurmaca olmayan, kanlı-canlı bir hayatın, kaybolmuş sanılan bir hayatın hikayesini sunuyor bize.
Frederick Thomas’ın 1872 yılında, Mississippi’de, kölelikten yeni kurtulmuş bir ailenin zor şartlar altında oluşturduğu bir çiftlikte başlayan hayatı, 1928 yılında İstanbul’da son bulur. Mississippi’den İstanbul’a uzanan bu yolculuğun en önemli duraklarından biri, o zamanlar siyah bir Amerikalı için hiç de olağan sayılmayacak bir yer olan Moskova’dır. 19 yıl yaşadığı bu şehirde iradesi, çalışkanlığı, yeteneği, çekici kişiliği ve kurnazlığı sayesinde büyük bir servet edinir ve şehrin en tanınmış eğlence merkezi ve restaurant sahipleri arasında yer alır. Rus vatandaşlığına geçerek ismini “Fyodor Fyodoroviç Tomas”a dönüştürür. Ancak, Bolşevik Devriminin patlak vermesi nedeniyle önce bir Karadeniz şehri olan Odessa’ya oradan da İstanbul’a sığınmak zorunda kalır. İstanbul’a geldiği yıl 1919’tur. İstanbul, Avrupalı güçlerin işgali altındadır. Bu durum becerikli Frederick için ikinci bir fırsat sunar. İşgalci subayların eğlence ihtiyacına yanıt vermek üzere elinde kalan bir avuç sermaye ve büyük ölçüde tefecilerden sağladığı yüksek faizli krediyle önce Şişli’de daha sonra da Taksim’de İstanbul’un ilk varyete tiyatrolarını ve restaurantlarını kurar. Derisinin rengiyle ilgilenmeyen ırksal çeşitlilik, kozmopolit yapı ve Cumhuriyet’in ilanından sonra devlet eliyle getirilmeye çalışılan batılı yaşam tarzı Frederick için umut kaynağıdır. İstanbul’u caz müziğiyle tanıştıran da odur. Dahası 80’li yıllara kadar varlığını sürdüren Maksim Gazinosu’nun ilk kurucusu da Frederick’tir. Maksim ismi kendisine Moskova’da muazzam bir servet ve şöhret kazandıran Maxim’den gelmektedir.
Filmin sonunu söylemeyelim.
Kitabı okuyup bitirdiğinizde ilginç bir yaşam öyküsünün arka planında, Amerika’nın, Avrupa’nın ve Rusya’nın ırkçılık, savaşlar ve devrimlerle allak bullak olmuş bir döneminin tarihini de öğrenmiş olacaksınız. Özellikle kuru kuru tarih okumaktan sıkılanlara tavsiye edilir.
Kitaba ulaşmak için tıklayınız.
One reply on ““Siyah Rus””
Bilgilendirdiğiniz için teşekkür ederim Recai Hocam. İlginç bir hayat. Mutlaka okurum.
BeğenBeğen