Kategoriler
Şehir

“Eskişehir İstanbul’dan Rol Çalıyor”

Bugünlerde bir seyahat dergisinin reklâmlarında sıkça duyuyoruz bu sözü. Olumlu anlamda kullanılıyordur hiç kuşkusuz. Sonuçta bir reklâmda geçiyor bu söz.

Aslına bakarsanız “şehir”, öyküleme ve sinema sanatında her zaman önemli bir sembolik unsur olma işlevi görmüştür. Yalnızca sanat ve edebiyat alanında değil, tarihi ve sosyolojik süreçlerde de önemli roller üstlenir şehirler. Bazen, diğer şehirlerden rol çaldıkları da olur.

Ülkemizde gözümüzün önünde politik bir çadır tiyatrosu sahneleniyor. Çadır tiyatrosu lâfı ağır kaçtıysa, Yeşilçam sineması da diyebiliriz önümüze konan yapımlara. Bakın bu daha iyi oldu. Ülkemizin ve şehrimizin siyasal hayatı bende her zaman bir yeşilçam filmi izlediğim duygusu yaratmıştır. Kalın çizgilere sahip ana karakterler, silik ikincil karakterler, kötü yazılmış diyaloglar, insanı gerçeklik duygusundan uzaklaştıran senaryolar böyle bir duyguya kapılmamda etkili olmuştur muhtemelen. Haliyle bu kadar çok filmin çevrildiği bir ülkede rol çalmak alelade bir vaka sayılmalıdır.

Eskişehir İstanbul’dan rol çalıyormuş. Olabilir. Ancak, bana kalırsa Eskişehir “kötü adamın” rolünü çalıyor!

Örneğin, Hamamyolu inşaat projesinin Sarayburnu yarımadasına, Sultanahmet’in tam ense köküne dikilen gökdelen projelerinden cesaret almadığını söyleyebilir miyiz? Manhattan’dan rol çalan Boğaziçi gökdelenlerinin  “İstanbul’a bunlar yapıldıktan sonra bizimkinde ne kötülük var” diyerek Hamamyolu projesini yapanların vicdanlarını rahatlatmadığı ne malûm. “Sui misal emsal olmaz” ilkesi tersine dönmüştür artık. Kötü örnekler her zaman örnek olurlar.

Eskişehir sadece İstanbul’dan rol çalmıyor. Venedik’ten, Paris’ten, Viyana’dan Petersburg’dan, hatta Moskova’dan da rol çalıyor. İstanbul ne ki?

Ayrıca, rol çalma işi sadece belediyelerle sınırlı değil şehrimizde. Devlet de fırsat bulduğunda belediyelerden rol çalıyor. Misal: Biliyorsunuz, hızlı tren nedeniyle şehrin ortasından geçen demiryolu yer altına alınınca nefes alabileceğimiz, şehir merkezindeki sıkıntıyı bir ölçüde giderecek güzel bir alan kazandık. Halk olarak sevinmemiz ve tadını çıkarmamız gereken bir kazanımdı bu.  Sevincimiz az daha kursağımızda kalıyordu. Uzun tartışmalar, kavgalar, döğüşlerden sonra, normal olarak belediyelerin görev alanına girmesi gereken bu alanı TCDD düzenledi! Basit, yalın, yeşili gür, gölgesi serin bir kuşak olması gereken bu alan, İkinci Dünya Savaşındaki bunkerleri andıran mermer bloklarla dolduruldu. Ağustos’un sıcağı, kışın ayazı, buzu öngörülmeden.

Rol çalma ya da çaldırmama kaygısı belediyeler arası rekabete de yansıyor. Bakıyorsunuz belediyelerden biri küçük bir park ya da bir şey yapıyor bir mahalle arasına. Sanki olağanüstü bir hizmet götürülmüş gibi parktan daha büyük tabelalar, levhalar dikiliyor, başkanların politbüro üyelerini hatırlatan resimleri asılıyor. Üzerlerine yapılan hizmeti başımıza kakan filanca Belediyesi gibi yazılar yazılıyor. Herhalde şöyle düşünüyorlar: Halkımız biraz salak olduğu için hangi belediyenin sınırları içinde yaşadığını bilemeyebilir, yapılanı takdir edemeyebilir ya da o işin diğer belediye tarafından yapıldığını sanabilir!

Bir de her bankın, saksının, ıvır zıvırın üstüne belediyelerin isminin yazılması durumu var. Bazen, bunlar mallarının diğer belediye tarafından çalınmasından korkuyorlar da çocukça bir refleksle her yere isimlerini yazıyorlar diye düşünüyorum.

Bu, herşeyin üzerine belediyenin ismini yazma tuhaflığının zirve yaptığı bir durum daha var. Tabutlar! Cenaze arabası neyse de tabutların üzerine yazıyorlar …. belediyesi diye. Hem de  iri harflerle. Herhalde ölülerin rol çalmasından korkuyor bizim belediyeler!

 

 

 

Geliştirici: Recai Dönmez

Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Maliye Bölümünde öğretim üyesiyim. Eskişehir'de yaşıyorum. Burada başta "Eskişehir" olmak üzere, genel olarak şehir, sanat, kültür, üniversite, gezi izlenimleri ve "ne olacak bu memleketin hali?" konularında yazılarıma rastlayabilirsiniz.

Yorum bırakın